Deloitte Raporu: Global Isınma ve Bunun Sonucunda İklim Değişikliği Konusunda Eylemsizlik ABD Ekonomisine 2070’e Kadar 14,5 Trilyon Dolara Mal Olabilir
‘Global Isınma’ dünya atmosferindeki sıcaklığı hapseden ve sera gazı seviyelerini artıran, başta fosil yakıt yakma olmak üzere insan kaynaklı, sanayi öncesi dönemden (1850 ile 1900 arasında) beri gözlemlenen dünyanın iklim sisteminin uzun vadeli ısınmasıdır.
Paris Anlaşması, 12 Aralık 2015’te Paris İklim Zirvesi’nin sonunda 195 ülkenin katılımıyla kabul edildi, 22 Nisan 2016’da aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 175 ülke tarafından imzalandı ve formalite süreçleri tamamlandı.
2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan, 2015 yılında Paris’te düzenlenen BMİDÇS 21. Taraflar Konferansı’nda kabul edilmiştir. Anlaşma, 5 Ekim 2016 itibariyle, küresel sera gazı emisyonlarının %55’ini oluşturan en az 55 tarafın anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda, 4 Kasım 2016 itibariyle yürürlüğe girmiştir.
ABD ekonomisi, düşük emisyonlu bir büyüme çalışmalarını hızlandırırsa, önümüzdeki 50 yılda 3 trilyon dolar kazanabilir.
Deloitte’un yayınladığı rapor, önümüzdeki 50 yıl içinde hızla karbondan arındırılırsa ABD ekonomisinin 3 trilyon dolar kazanabileceğini gösteriyor. Yayınladığı Dönüm Noktası (Turning Point) isimli rapora göre, bu dönüşüm her nesilde bir kez gerçekleşebilmektedir.
Deloitte’un analizi, yüzyılın sonuna doğru küresel ısınma 3°C’ye ulaşırsa, ekonomik zararların büyüyüp ABD’deki her sektörü ve bölgeyi etkileyeceğini gösteriyor. Bu, ısı stresi, yükselen deniz seviyeleri, hasarlı altyapı ve azalan tarımsal verimlilik nedeniyle insanların yaşamasını ve çalışmasını zorlaştıracaktır. Deloitte’un analizi, iklim değişikliği konusunda yetersiz eylemlerin önümüzdeki 50 yıl içinde ABD ekonomisine 14,5 trilyon dolara mal olabileceğini gösteriyor. Bu ölçekte bir kayıp, GSYİH’nın yaklaşık %4’üne veya yalnızca 2070’de 1,5 trilyon dolara eşdeğerdir.
Aynı raporda, ABD iklim geçişi için 4 temel aşamadan oluşan bir senaryo ortaya koyuluyor:
- Bugünden başlayarak 2025 yılına kadar, kamu ve özel sektör hızla yenilenebilir enerjiye geçiş için cesur kararlar alıyor. Bu, mobilite, endüstriyel ve gıda sistemlerinde paralel ve senkronize ilerlemeler sağlayan depolama ve iletim gibi elektrik değer zincirinin dönüştürülmesini içerir.
- 2026 – 2040 yılları arasında net sıfıra hızlanma, politika, enerji sistemleri, yatırım öncelikleri ve tüketici davranışlarında büyük ekonomik değişimler yaratır.
- Geçişin faydalarının maliyetlerden daha ağır bastığı dönüm noktası olan 2041 – 2050 yılları arasında, yüksek emisyonlu endüstrilerin karbondan arındırılması neredeyse tamamlanır. Sürdürülebilir teknolojilerin maliyetleri azalır ve daha geniş net ekonomik kazançlar sağlanır.
- 2050 ve sonrasında, ABD ekonomisi kökten bir dönüşüm geçirir ve çekirdek endüstrilerde küresel olarak daha rekabetçi hale gelir. Ekonomi, küresel ısınmayı 2°C’nin altında tutan bir dünyada faaliyet göstererek net sıfır emisyon elde eder.
ABD, bu geçişi en az maliyetle mümkün kılmak için gereken teknolojiye, sermayeye, altyapıya ve vasıflı işgücüne sahiptir. Hükümetler ve endüstriler düşük emisyonlu büyümeye yatırım yaparken, ABD ekonomisi bu dönüşümle tek bir nesilde olağanüstü kazançlar elde edebilir.
İklim & Sürdürülebilirlik çalışmalarını incelemek için tıklayınız