Çevresel Düzenlemeler ve Dış Ticaret: Artık dünyanın bir numaralı sorunu iklim değişikliği.. Dünyanın dört bir yanından gelen orman yangını, sel, aşırı sıcaklık ve kuraklık haberleri gün geçtikçe artmakta.. Ülkeler aslında yıllardır iklim değişikliğinin çevreye, sağlığa, dünya geleceğine ve ekonomisine olan olumsuz etkilerinin farkında. Bu anlamda ilk olarak 1994 yılında BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi-BMİDÇS (United Nations Framework Convention on Climate Change-UNFCCC), imzalanarak yürürlüğe konuldu. Ancak yaptırım gücünün zayıflığı nedeniyle daha sonra, daha somut hedefler içeren Kyoto Protokolü devreye girdi. Protokol 1997’de imzalanmasına karşın 2005’te yürürlüğe girdi. Protokole göre devletler Ek1 ülkeleri (Gelişmiş ülkeler) ve Ek2 ülkeleri (Gelişmekte olan ülkeler) olmak üzere 2’ye ayrılmakta. Türkiye ise Ek1’de yer alıyor. Ek1 ülkelerinin sera etkisine neden olan karbon salınımı (emisyonu) taahhüdünü yerine getirememesi durumunda, çözümü başka bir yerden karbon kredisi bularak gerçekleştirmesi, karbon ticareti ve borsasını ortaya çıkarmış oldu.
Kyoto Protokolü’nün geçerlilik süresinin 2020 yılında sona ermesi nedeniyle de devamı niteliğindeki Paris Anlaşması devreye girdi. Türkiye de Kasım 2021’de Anlaşmayı yürürlüğe sokarak taraf oldu ve 2053 yılına kadar sıfır emisyon hedefini/taahhüdünü belirtmiş oldu.
ABD’nin 2020 yılında çekilip 2021 yılında tekrar katıldığı Anlaşmaya 200’e yakın ülke taraf. Amaç küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme kıyasla 2 dereceyle sınırlandırılması (mümkünse 1.5 dereceye düşürmek).
Paris Anlaşmasının yaptırım mekanizması bulunmamakta, ancak 2019 tarihinde açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatında (The European Green Deal) durum daha farklı.. Ekonomik sürdürülebilirlik için ortaya konan bu plan ile 2030 yılına kadar karbon emisyonunun 1990 yılı seviyesine kıyasla %50 azaltılarak, 2050’de sıfır karbon emisyonuna ulaşılması hedeflenmekte.
Avrupa Yeşil Mutabakatı, sınırda karbon düzenlemesi mekanizmasıyla demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre ve elektrik sektörlerinin ithalatında düzenleme ve fiyatlandırma getirmekte; amaç bu sektörlerin karbon emisyonunun düşürülmesi.. Bu nedenle Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı ekonomik bir mutabakat, bir ticaret anlaşması gibi de düşünebiliriz. Düzenleme 1 Ocak 2023’te başlayacak, 3 yıllık geçiş döneminin ardından 2026’da tam uygulamaya geçilecek. Avrupa zaten uygulayıcısı olduğu düzenlemelere, kendisine satış yapan ülkelerin de uymasını bekliyor. Dünyanın dört bir yanından Avrupa’ya ihracat gerçekleştirilmekte. Avrupa sıfır karbon emisyonunun sağlanabilmesi için, gerçekleştirdiği ithalatlarda karbon vergisi uygulayacak.
Sanayi devrimini gerçekleştiren Avrupa Birliği üyeleri, Amerika ile birlikte dünyada en çok kirliliğe sebep olmuş olmakla birlikte, çevre kirliliğinin siyasal sınır tanımaksızın tüm dünyayı etkilemesinden dolayı, bu düzenlemelerle çevre duyarlılıklarını ön plana çıkartarak, çok daha aktif bir süreç başlatmış oluyor. Ürün tasarımlarında farklı öncelikler oluşturuluyor; al-kullan-at devri geride bırakılarak, tamir-bakım-onarım ile daha uzun ömürlü ürün kullanımı-döngüsel ekonomi öne çıkartılıyor.
Tüm dünyada karbon emisyonu hemen durdurulsa bile iklim değişikliği maalesef yine de yaşanacak. Atılan bu adımlar bazı ülke ve sektörleri daha öncelikli olarak etkileyecek; enerji yoğun sektörler, dış ticaretinde ağırlığı Avrupa’nın oluşturduğu ülkeler gibi.. Avrupa’nın, Türkiye’nin dış ticaretinde çok önemli bir partner olmasının yanı sıra, Avrupalı turistin yenilenebilir enerji kullanan yada karbon ayak izi belgesini sunan otelleri tercih ederek turizm sektörünü de ne derecede etkileneceği göz önünde bulundurulmalı.
Ülkemizde Yeşil Mutabakat Eylem Planına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Genelgesi, Temmuz 2021’de yayınlandı. 12 ana maddeden oluşan TİM-Türkiye İhracatçılar Meclisi Sürdürülebilirlik Eylem Planı; Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçı Birlikleri, Türk Tekstil Sektörü Sürdürülebilirlik Eylem Planı da açıklandı.
Düzenlemelere uyum konusunda, her zaman olduğu gibi büyük ölçekli kurumsal firmalar daha önce adım atacaklardır. Ancak KOBİ ölçeğinde de, ülke çapında farkındalık yaratarak yol almak çok önemli.. Uyum çalışmaları, ilk aşamada şirketlerin maliyetini arttıracak olmakla birlikte uyum sağlayamayanlar pazar kaybedecek, uyum sağlayabilenler ise ciddi bir rekabet avantajı elde edecekler.
Düzenlemelerin dünya ölçeğinde oluşturabileceği diğer etkiler şöyle özetlenebilir;
- Döngüsel ekonomiyle ürünlerin daha uzun süre kullanımı ile dünya ticaretinde bir daralma yaşanabilir,
- Nakliyede açığa çıkan sera gazının karbon fiyatlaması nedeniyle maliyeti arttırmasıyla, tedarik zincirleri birbirine yakın coğrafyalarda toplanabilir,
- Mutabakata uyum sağlayabilen ülkelerin kendi içlerinde ticaretin yoğunlaşıp, uyum sağlayamayanların da kendi aralarında yoğunlaştığı görülebilir,
- Gümrük işlemlerinde ilave prosedürler oluşabilir.
Şeyda ATAOĞLU
Bizimle iletişime geçin!