Koronavirüs salgını dünya geneline yayılmış durumda. İnsanlığın son yüzyılda karşılaştığı en büyük felaketlerden biri olan bu salgın, küresel çapta sosyal, siyasal ve ekonomik krizler yaratacak bir boyuta ulaştı.

Koronavirüsün Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 11 Mart’ta küresel bir salgın ilan edilmesinin ardından alınan tedbirler de sıkılaştı. Salgının yayılmasını önlemek üzerine alınan bu tedbirler, küresel ekonomi açısından ciddi bir krize işaret ediyor.

Covid-19 hastalığının ekonomik boyutları üzerine şu ana kadar çok sayıda araştırma yapıldı. Koronavirüs salgını bu şekilde ilerlemesi durumunda yaratacağı sonuçlara dair tartışmalar devam ederken eldeki bazı somut veriler, koronavirüsün küresel ekonomiye dair sonuçlarına ilişkin bazı senaryoları önümüze koyuyor. Geçmiş dönemdeki bazı vaka çalışmaları ve şu ana kadar elde edilen istatistiki bilgiler doğrultusunda ekonomik düzeyde iki farklı senaryoya odaklanılmış durumda.

İyimser senaryoya göre orta vadede bir iyileşme mümkün

Bu senaryoda salgının seyri açısından Nisan-Mayıs aylarının kritik olduğu ve vaka sayısının Asya ülkelerinde zirve yapıp azalmaya başlayacağı öngörülüyor. Amerika ve Avrupa’da ise Nisan ayı ortalarına dek vaka sayısı artmaya devam ediyor. Yerel ve ulusal karantina süreçleri, sosyal izolasyonun azalması ve test sayılarındaki artışla birlikte salgının yayılma hızı azalıyor. Mayıs ayında sıcakların artması da virüsün yayılmasını durduruyor ve Mayıs’ta iyimser bir atmosfer hakim oluyor. Eylül ayıyla birlikte virüs yeniden aktive olmasına rağmen bir mutasyon geçirmiyor ve Covid-19’a ilişkin bilgi ve deneyim sayesinde sosyal ve ekonomik hareketlilik kontrollü bir şekilde başlıyor.

Böyle bir iyimser tabloya rağmen ikinci çeyrek dönem sonuna dek bireysel ve kurumsal harcamalarda keskin bir düşüş yaşanmasının önüne geçilemiyor. Tüketim ve istihdam azalıyor. Üçüncü çeyrekte ise bu durum etkisini hissettirmeye devam ediyor. Düşük faiz oranlarının korunması, birinci çeyrek dönemde para politikalarındaki iyileştirmeler olumlu ve sınırlı bir etki sağlıyor. İki ve üçüncü çeyrek dönemdeki ekonomik kaybın önüne geçilemiyor. Avrupa ve Amerika’da ekonomideki iyileşmenin ancak dördüncü çeyrek sonunda gerçekleşmesi beklenirken Asya ve Afrika’yla ilgili henüz bir öngörü bulunmuyor.

Kötümser senaryo sert ve uzun vadeli olumsuz etkilere işaret ediyor

Bu senaryoya göre Covid-19 testlerinin yaygın bir şekilde yapılamıyor olması, sosyal izolasyonun yeterli düzeyde sağlanamaması ve bu sonuçlara bağlı olarak halk sağlığının yeterince korunamaması krizin etkilerini derinleştiriyor. Buna ek olarak; Koronavirüs salgını yaz sıcaklarından etkilenmemesi olasılığı da göz önüne alınıyor. Ayrıca virüsün 2020 sonuna doğru bir mutasyon geçirme ihtimali de kötümser senaryoya eşlik eden bir diğer olasılık olarak dikkate alınmış.

Ölüm sayılarında dünya genelinde artış, Asya ve Afrika ülkelerinin Koronavirüs salgını iyi yönetememesi ve Çin’in yeniden sıkı önlemler almak zorunda kalması vb. şeklinde ihtimalleri içeren bu senaryoda Covid-19’un küresel ekonomiye faturası da ağırlaşıyor.

Küçük ve orta ölçekli şirketlerin krizi daha derinden hissettiği bu senaryoda tüketici taleplerinin yıl boyunca düşük bir düzeyde kalacağı öngörülüyor. Havacılık, seyahat, turizm sektörlerinin ciddi bir krizle karşı karşıya kalacağı ve buna bağlı olarak yıl boyunca işten çıkarmalar, iflaslar gerçekleşeceği tezi değerlendiriliyor. Ancak tüm bu olumsuz şartlara rağmen bankaların güçlü sermaye yapıları sayesinde geniş bir bankacılık krizi yaşanması öngörülmüyor.

Kötümser senaryo, küresel ekonominin 2008 krizine benzer sert etkiler yaşayacağını ve pek çok ülkede küçülme olacağını öngörüyor. Ek olarak; ekonomik iyileşmenin başlamasının 2021’in ikinci çeyreğini bulacağı rapor ediliyor.

Sağlıklı günler dileriz.